26 Aralık 2010 Pazar

25 ARALIK REDD BABYLON KONSERİ

Bu seneyi konserlerle bitiyoruz, herhalde bu yaz başından beri konser üstüne konsere gittik. 2010 yılının en son gittiğimiz konseri REDD Babylon konseri oldu. Daha önce iki kere Hayal Kahvesi'nde ki konserleri kaçırınca arkadaşlara türlü baskılarla bilet aldırıp Redd Babylon sahnesinde izlemek nasip oldu.

Konsere gelmeden önce; biraz  25 Aralık  tarihinden bahsetmek istiyorum, bi süreliğine yurtdışında yaşamadığsanız 25 Aralık 'Christmas Day' ne demek olduğunu fark etmezsiniz. 25 aralık tarihinde heryer kapalıdır,metro ,otobüs, hiçbir toplu ulaşım araçı çalışmaz taksiler dahil..Bunlarda mühim değildir bi gün heryer kapalı olsun dimi ne olur, sokaklarda kimse olmaz herkes en yakınlarının yanına gider yemeğe ,bütün gün evlerde yenilir,içilir,eğlenilir ve size daha önce ülkenizde hiçbirşey ifade etmeyen 25 aralık tarihi kabus gibi bi yalnızlık olarak geri döner ki şuraya yazmak istemiyorum bi' Christmas Day'' maceram varki anlatsam oturur ağlarsınız!!!Taksim meydan'ında tranvay beklerken 25 aralık ülkemde hiçbirşey ifade etmediği için en azından hayatı etkilemediği için çok memnundum.Türkiye'de hiçbirşeyin çalışmadığı yada kapalı olduğu tek bir gün bile olmaması olağanüstü güzel olduğunu düşündüm!!!

Öyle eski günler geldi aklıma aniden bastıran sağanak yağmur falan:(

Gelelim Babylon Redd konserine,güzel bir konser oldu çok fazla emek verildiği, üzerine çalışıldığı belliydi.Redd'in sahneden göndermeleri hiç bitmedi ilk önce Babylon sahnesine  arkadakilerin onları görmemesinden dem vurdularki bizde onlardan biriydik, neden Babylon'da projeksiyon yok? 365 gün konser verilen bir mekanda projeksiyon olmaması çok ilginç sonrada 'sessizlik politikası' diyorlar siz seyircinin yarısının konser sahnesini görmesini sağlıyamıyorsunuz ki ! insanlar sıkılıp doğal olarak konuşuyor.

Konserde sürpsriz isimlerde vardı Mor ve Ötesi,Özge Fıçkın ve Aylin Aslım. Mor ve Ötesi'nden Harun'u çok zayıf ve biraz yaşlanmış buldum.Madem sahneyi göremiyordun Harun'u nasıl gördün diyorsanız? Bi takım İnci sözlük yazarı kılıklı gençleri iteleyerek anca  sahneye çıkışlarını görebildim:)

Gece ikide konserden çıkınca nerdeyse bütün mekanların tıklım tıklım olduğu Asmalı Mescit'den ,İstiklal Caddesi'nin kalabalığa 25 Aralık günü katılmak ayrıca bi hoşuma gitti:)

18 Aralık 2010 Cumartesi

17 ARALIK DUMAN MOJO KONSERİ....

Duman Mojo konserini duyduğumdan beri çok hevesliydim ama ŞAHANE bir konser oldu diyemem!Zira Duman bir şarkıdan diğer şarkıya geçmesi akord ayarları yüzünden yaklaşık 5 dakika aralıklarla oldu.Kısa bir ara verip 45 dakika bekledik tabii sahneye çıkmaları beklediğimizi hiç saymıyorum!
Sizlerle küçük bi hatıra paylaşalım hem  bugünü de hatırlayalım diye çektiğim küçük video aşağıdadır; bayağı çızırtı var artık iade edin:)

*Bu konserden çıkardığım tek izlenim Türk erkeği biseksüellik yada gaylik yolunda hızlı adımlarla ilerliyor!


16 Aralık 2010 Perşembe

ESKİŞEHİR’DEN NOTLAR

Uzun zamandir bir Eskisehir geyigidir gider arkadaslar arasinda, ben de hazir izindeyken aralik ayinin su son guzel gunlerinden birini degerlendireyim dedim ve atladim trene gittim Eskisehir’e.
Yolculuk yakin zamanda yanan yada yakilan ?!? Tarihi Haydarpasa Gari’ndan saat tam 07:00’da Eskisehir Ekspresi ile basladi (burada kisa bir not: eger arabanizla Haydarpasa’ya geleceseniz hic dusunmeden Gar girisinin sol tarafindaki TCDD otoparkina cekin, hem 5 TL hem de akliniz arabanizda kalmadan sabah 6’dan geceyarisi 12’ye kadar kalabilir)
Tren yolculugu daha baslamadan beni cok heyecanlandirdi, yola ciktik 1 saat sonar kahvalti anonsu ve ben solugu yemekli vagonda aldim, gayet guzel bir kahvalti tabagi ve yaninda cay 8TL, tavsiye ederim, kahvaltinizi ederken surekli degisen manzara da bedava :) haa hic mi olumsuz yani yok derseniz tren yolda ariza yapti, 30 dk. kadar Sapanca dolaylarinda beklememiz gerekti, ama moral bozmaya gerek yok hemen bu arayi degerlendirip 1-2 kare foto cetim.

Trenden bir gorunum Neyse efenim geldik sonunda Eskisehir’e, rotarla birlikte saat tabi oldu 12:00, hemen 1-2 kisiye sordum sehir merkezine giden doktorlar cd.si nerede diye, aninda yardim Gardan sola don kopruye kadar yuru yolun sagi doktorlar cd. baslangici, zaten koprunun uzerine ciktiniz mi hemen sol tarafta Espark ve meshur mekanlardan 222 ile Hayal Kahvesi, Espark’in karsi sirasinda, benim vaktim olmadigindan aksam bu mekanlara takilamadim ama mutlaka buraya gelip konaklayacagim ve mekanlarini gece alemlerini de kesfedecegim, sehir o kadar dinamik o kadar genc nufus var ki sizin de kaniniz kayniyor, Espark’in hemen yan tarafinda kahve dunyasi cok guzel bir binada konuslanmis, buraya donmeyip yolu devam ederseniz Leman Kultur karsiniza cikiyor, Espark’in onunden gecen tramvaya binerseniz sizi dogru Anadolu Universitesi’ne goturecek, Espark’in hemen arkasi ise Haller Genclik Merkezi. Haller Genclik merkezi demisken burada cesitli luletasi urunlerin satildigi ve cafelerin oldugu guzel bir carsi, icinde meshur Mazlumlar Muhallebicisi var, benim icin olmazsa olmaz degil ama tatmak isterseniz sizi bekliyor, yine burada Shakespeare café pub var ki burasi cok hos bir mekan, aksamustu oturup soluklanabileceginiz veya yemeklerinden tadabileceginiz guzel bir pub.

Espark’tan bir gorunum
222 ve Hayal Kahvesi yan yana
Kopru ustunden iki gorunum


Bir an once porsuk cayi ve sehir merkezine ulasma istegiyle doktorlar caddesinden giris yaparak yola koyuldum, bu caddenin basinda adindan belli doktor muayenehaneleri var, tum cadde boyunca irili ufakli dukkanlar, magazalar, cafeler… bir parfumerinin vitrin ilani dikkat cekici; “1 parfum alana 1 parfum bedava ve sinema bileti hediye” nasil ama :)
Iste yolun sonu; Porsuk Cayi ve Koprubasi Iskelesi hemen insan buranin guzelligine, buyusune kapiliveriyor, iskelenin hemen ilerisindeki yoldan carsi icine dogru yol aldiginizda karsinizda Papagan Cig Borek’i bulacaksiniz, karinlar ackiti tabi hemen girdim ve 1 porsiyon istedim, yaninda ayran, bence 3 borek tam kivaminda ama porsiyonda 5 borek geliyor haberiniz ola, zaten ilk 3’u yiyip bitirdiginiz zamanda diger 2’si hamurlasiyor ve bol yagi ortaya cikiyor, 3 iyidir :)) hemen yuruyuse devam diyerek porsuk cayi boyunca ilerliyorum, sagli sollu kafeler ve harikulade kopruler, heykeller, tam bir sanat eseri, dilerseniz kafelerden begendiginiz birinde oturun birseyler icin, dilerseniz Koprubasi Iskelesinden Gondol’la ya da Gezi Teknesiyle porsuk cayinda turlayin.

Porsuk Cayi, Gondol ve Gezi Teknesi
Porsuk Cayi ve Koprulerden gorunum


Gelelim bir diger semt olan Odunpazari’na; hemen Otogar yonune giden tramvaya biniyorsunuz Ataturk Lisesi duraginda iniyorsunuz, tramvay duraginin az yukarisina ciktiginizda Ataturk Lisesi ve Ataturk Muzesine ulasiyorsunuz, Ataturk Muzesinin hemen yanindan yukari baktiginizda o cok guzel Odunpazari evlerine cikiyorsunuz, hemen yukarisinda ise Kursunlu Camii ve Kursunlu Kulliyesi, buralari gormenizi gezmenizi siddetle tavsiye ederim, Kursunlu Kulliyesi icinde bir de sergi var, burada cok harika Luletasi eserleri ve el isi goz nuru ahsap boyamalari gorebilir, begendiginizi satin alabilirsiniz.

Odunpazari Evlerinden gorunum ve Kursunlu Kulliyesi;


Buradan tekrar yola cikiyorum ve otogor duragina kadar (son durak) gidiyorum, veee iste size muhtesem Kentpark, icerisine bir giriyorsunuz ki harikulade modern bir Sehir Parki, ister yuruyus yapin ister cafelerinde restoranlarinda oturun, ister su kanallarini kesen koprulerin ustunden parkin manzarasini gozleyin, haa yazin gelirseniz sayet sizi bu park icinde bir de Plaj ve Yuzme Havuzu bekliyor, herseyin birarada oldugu cok guzel bir yer, insanin ici aciliyor.

Son olarak bu geziyle Sehir Turu tamamlaniyor ve tabii gun de bitiyor, artik donus yoluna geldik, carsi icindeyseniz yuruyerek 20 dk. sonra Tren Garina ulasabilirsiniz, yok yuruyemem derseniz de imdadiniza Tramvay yetisiyor, gelelim Trendeki gece yolculuguna, donus Sakarya Ekspresi ile, gece bir cok yer karanlik oldugundan pek birsey goremiyorsanuz ama korfez yakinlarinda isil isil yasayan sehri ve korfezi izleyebilirsiniz, ben butun yolculugumu trenin yemekli vagonunda gecirdim, harika fasil muzikleri esliginde ister birseyler atistirin isterseniz 2 tek atin keyfinize keyif katin, yiyecekler ve mezeler gayet tatminkar, icecege gelince Trende fasil esliginde alkol almak da pek keyifliymis dogrusu, bu arada masanizi da birileriyle paylasabilir farkli insanlar taniyarak hos sohbetler yapabilirsiniz yol boyunca.

Ister gunubirlik ister konaklamali keyifle gezebileceginiz Eskisehir sizleri bekliyor :)

Kentpark Hava kararinca bir baska guzel;

14 Aralık 2010 Salı

MEYRA-CİHANGİR


Bütün kızlar toplandık ! Meyra’da !

Bi yerde okumuştum, yanlış olmasın ama Elif Şafak yazmış olabilir. Arkadaşlar kendi seçtiğimiz kardeşlerdir diyordu..Oldukça doğru olduğunu düşündüğümü önden belirtmek istedim.

Neyse işte bu kardeşlerden birinin doğum günüydü geçen hafta. Yaş da artık 30 olunca öyle çılgın eğlenceli doğum günleri kutlanmıyor; bir de 0 derecelik İstanbulun nemli ısıran soğugunda. Ama buzz gibi havaya rağmen (arkadaş hatrına çiğ tavuk yenirmiş) plan yaptık ve çıktık. Coğrafi konum olarak Cihangir seçildi benim tarafımdan; ve mekan olarak da Meyra.

  
Burası Cihangirin eski piyasa ve en popüler mekanlarından Leylanın yerinde açılmış; ki hala aynı olduğunu söylemek mümkün. Neden burası seçildi ? Çünkü email listesinde 12 kadın vardı ! Kadınlara bi şey beğendirmek zor ; hem güzel mekan, hem güzel yemek, hem de dedikodu yapılabilecek bir mekan olmalı. Aslında Meyra’da ortam oldukça nezih gerçekten ve bu saydıklarımızın hepsine uygun.. Bu kadar çok artıyı toplayınca kendinde ; cihangir entelektüel camiasından da bir çok kişinin tercihi oluyor aynı zamanda.

Mekanın yüksek tavanı ve ortasındaki bar da geçekten çok havalı; ister burada bi şeyler yiyip içebiliyorsunuz yada isterseniz masada. Ben bi dahaki sefere bar tercih edicem sanırım J Yemeklere gelirsek ; mekanda hamburgerden makarnaya, et ve tavuk yemeklerine bir çok alternatif var seçecek. Ben yoğurt soslu bir kırmızı et tercih ettim; oldukça başarılıydı. Fiyat da tabiki yediğiniz içtiğinize göre değişkenlik gösterir ancak standart bir yemek + 2 içecek 35-50 civarında.



Meyra’ya yine olsa yine giderim ! Bir de burası geç kahvaltı yapmak için de çok uygun; sonuçta günün her saati vakit geçirilebilecek bir yer.

Ama birkaç öneri : haftasonu akşam gidiyorsanız rezarvasyon yaptırın, eğer planlı hareket ediyorsanız. Bir de cimri insanlarla arkadaşlık etmeyin J







Yeni Botlarım için Kreasyon Yaptım

yeni botlarım

Gri kaşe kabanlara bu sezon kafayı taktım!  leopar  bir atlı ve deri eldivenlerle çok şık olduğunu düşünüyorum.

Favori kokum Coco Chanel,tüylü kabarık hırkalar bu sezon çok moda, postacı çantaları ,pempe rujlar herzaman ilk tercihim.

Gelelim jean tercihime çok uzun boylu olmadığım için her zaman normal bel ,normal kesim yada yarı ispanyol kesim jean almayı tercih ediyorum bu hem dolgu topuk botlarımı kapatıyor hemde daha zayıf ve uzun gösterdiğini düşünüyorum:)))

9 Aralık 2010 Perşembe

CAFE FERNANDO'NUN BEĞENDİĞİMİZ TARİFLERİNİ DENİYORUZ:.

Cafe Fernando'nun hastasıyız!Blogunu biraz geç keşfetmeme rağmen tarifleri büyük bir zevkle okuyup takip ediyoruz. Ablam kendisinin bazı tariflerini denedi ve fotoğraflarını çektik...



*Haşhaş tohumlu kek biz bu keki tam olarak yapamadık zira haşhaşlar tarifdeki gibi tane tane olmadı,eriyip gitti! Yinede lezeetli oldu hepsini yedik:)

*Muzlu kek benim bir numaram, gerçekten çok lezzetli oluyor.Biz ikinci denememizde kakao oranını bizim damak zevkimize çok geldiği için biraz eksiltik.

http://cafefernando.com/turkce/elmali-tart/

*Elmalı tart gerçekten hafif ve bol tarçınlı güzel oldu:)))


*İkinci favorim mükemmel oldu,kesinlikle denemenizi tavsiye ederiz.



7 Aralık 2010 Salı

BİR DİZİ OLARAK CALIFORNICATOIN



Bir arkadaşım inan bayılayacaksın sen Bukowski'de çok severdin deyip dvdleri bıraktığından beri belki 2 ay geçmiştir. Ne izledim nede olduğu yerden başka bir yere kaldırdım dvdleri. Açıkca söylemek gerekirse Bukowski okuduğum; günlerde ergenliğimde kaldığı için sinirlendim  hatta...

Geçenlerde tekrar 'izledin mi diziyi ?'sordu. 'yooo izlemedim' dedim,'mutlaka izle erkekler için sex and city yapmışlar kızım'dedi..

Yine aldırmadım,dvd tozunu alıp yerine kaldırdım...çıktım cumartesi gecesi  arkadaşlarla Mojo'ya gittim malum cumartesi geceleri Circus çıkıyor mekanda yıllardır,güzel konser ortamı oluyor,insan sevdiği şarkıları dinleyip eğleniyordu herhalde eskiden!!!






Çünkü bu mekanlara damsız kimseyi almadıkları için yeni çıkan çiftlerin yiyişme mekanı olmuş. Önünde sağında solunda her yerde birbirinin içine düşen çiftler....tamam sevişmek ,öpüşmek güzel şeyler ama birde  arkanızdaki kalabalığı düşünün onlar sizi izlemek zorunda mı?

Valla mekanda ünlü mankenin kasetlerini internet düşüren bi playboy vardı o bile iki kızla takıldığı halde mekandakilerden daha masumdu...
İnsanlar kendilerini teşhir mi etmek istiyorlar bi ordu insanın içinde sıkış tepiş öpüşmek daha mı zevkli geliyor? Bir otele gidilip o mekanda harcanan para ödenip daha iyi eğlenemez mi bu çiftler?diye düşünüp taktım dvd'ye Californication'ı....

'Oh my God' zira Mojo'da beni rahatsız eden teşhirci çiftler dizinin yanında çok masum kaldılar...

Yazar Hank Moody,kızının annesi >Karen'dan ayrılmıştır ve Karen başka biriyle evlenme planları yapmaktadır.Karen Hank Moody için hep ve her zaman en sevdiği kadındır ama bu başka kadınlarla birlikte olmasını engellememektedir.
Vücudun da biriken spremleri mutlaka başkalarınada saçması gerekmektedir.Bu kimi zaman 16 yaşında daha reşit olmamış bi kız,bazen ispanyol hizmetçi,bazen marketde tavladı sörfçü bi kız,bazen öğrencisi,bazen asistanı...

Karen ,yazar Hank Moody biricik aşkı,kendi tabiriyle ruh eşi,çocuğunun annesi,1.80 boylarında sarışın ,mimar bi afet.

Becca,Hank Moddy ile Karen'ın gothic metalci kızı,annesi kadar güzel olmadığının farkında,ilk regl oluşunu ve cinsel deneyimini babasıyla paylaşan yada paylaşmak sorunda kalan bi ergen...

Mia,Karen üvey kızı,Hanky 16 yaşında olduğunu bilmeden yattığı ,bu yüzden başına dizinin her bölümünde türü bela olarak ortaya çıkan bir baş belası.


Marcy ve kel kocası,marcy ağda salonu olan,kokain bağımlısı,dizinin en esmer ,en kısa boylu ve benim en bayıldığım kadın oyuncusu.
 
         Kel koca;hanky'in menejeri ,marcy kocası , 3 sezon boyu işiyle alakalı başına türlü çeşitli şeyler gelip işten kovulan, bi ara porno film yapımcısı olan,bi porno starına aşık olup karısını terk eden ama sıkı bir dost.
Dizi as 5 karakter üzerinden onların genelde seks,ilşkiler ,aşk ve yaşamla yaşadıkları olayları bol küfürlü alabildiğine sıradan ama sıkı anlatan bir dizi.





Bukowski ile Hank Moody karşılaştıranları tamamen kınıyorum,Bukowski ile hank arasında hiçbir benzerlik yoktur.

Bukowski pistir,ağırdır,alabildiğine depresifdir ...Birlikte olduğu çoğu kadını önemsemez seksi önemser kadınları büyük bir vajina olarak görür ama Hank tam tersi çekicidir,temizdir ,centilmendir ve dizide en sevdiğim yanı asla depresif olmaması yaptığı bütün hatalara  rağmen dizide ki modu oldukça seksi ve neşelidir.

Dizinin diğer sevdiğim bir yanı seksle bağının domates çorbası kadar sıradan ,günlük olması.Ben bana şunun yapılmasını severim,bunu severim,şunu yaptım,bunu yaptım olabildiğine sıradan konuşmalar.Seksin bi tabu olduğu ülkemizde dizide ki diyaloglar bir millat olabilir.Tabii dizide her türlü bağımlılık kokain, esrar,sigara ,alkol,oral seks açık bi büfede oyuncuların defolarının içinden haince sızıyor.

Kadınlar yani Hank'in yattığı kadınlar onları acımasızca bıraktığı ciddi bi ilişki vahdetmediği halde neden düşman olmuyorlar?

Hepsi Hank'in bi gün ellerinden kayıp gideceğini biliyorlar bence cürretkarlığın en top seviyede başladığı ilşkilerde genelde ayrılığında tez geleceği bir gerçek...Hank seksle onların içinde ki güçü ve kendi güzelliklerini gösterip hayata daha özgüvenli bakmalarını sağlıyor.Örneğin striptiz yapıp hayatı kazanan öğrencisine yazalıkta ki yeteneğini gösteriyor,onu hiç önemsemeyen dekanın karısı ile yatıp dekana gerçekleri gösteriyor,işi marketde plajda erkekleri kandrıp dolandıran sörfcü kız bile onu dolandırmaya kıyamıyor!!!

Nedeni ne? Kesinlikle vahşi cazibe değil!!!
Bazen normal hayatda böyle şeyler olmaz mı kendinizi mutsuz çirkin hissetdiğiniz bi anda oturduğunuz bi cafede yada dolmuş kuyruğunda birinin size kestiğini fark edersiniz...aaa aslında bugün iyimi görünüyorum acaba dersiniz? olmaz mı böyle şeyler? yada sınırlı konuları paylaştığınız bir iş yada okul arkadaşınızla rutin konuşmalar dışında bi fikir yada bi konuda bilgisinizi gösteren bir konuşma yaptığınızda bir anda ortak ve aynı fikrin paylaşmanın verdiği bi çekicilik hissetmezmisiniz? vay be farkında olmadan neler biriktirmişim demezmisiniz? İnsanın kendi ile farkındalığı kendine özgüveni böyle küçük küçük olayların biribirine eklenmesiyle de oluşmaz mı biraz?
Diğer bi konu 'IT'S COMPLICATED'........
Sanırım hayatımıza bu deyim facebookla geldi ,facebook ilişki durumu seceneklerin içinde yazan ilişki durumu karışık belki sizin yada bi çok arkadaşınızın profilinde şuan tıklı...Dizide de Hank'in Karen'la olan ilşkisi oldukça karışık.Hank rüyalarında bile mutlu aile tablosunu görüyor ama normal hayatda karen hep hayal kırıklığına uğratiyor,tekrar barışıyorlar ,tekrar ayrılıyorlar!! Dizide gördüğüm ve kendimde yola çıkarak galiba bazı insanlar hayatlarında sadece bi kişiyi sevip aşık oluyorlar ,hayatlarına giren diğer insanlar Tevâtür oluyor.Bence Karen dizide bunun çok farkında ve kendinden çok emin yoksa kim aşık olduğu adamın yattığı bütün kadınlarla aynı masaya oturup onunla ilgili konuşabilir?
Californication 4 sezonu sabırsızlıkla bekliyorum,hatta showtime web sitesine girip bütün röportaj ve fragmanları izledim.Sizinde kafanız biraz karışıksa olayları abartmayın ve birde Californication tarafından bakın derim...

bu yazı 07.kasım.2010 tarihinde dipnot.tv de yayınlanmıştır http://www.dipnot.tv/YaziDetay.aspx?ID=2448

EN GÜZEL MANZARALI KEBAPÇI HAMDİ RESTAURANT


Hemen Mısır çarşısının yanında eşşiz lezzetleriyle,Hamdi Restaurant..

Haftasonu kızkıza çıktığımız Eminönü,Tahtakale ;Mısır Çarşısı alışverişimizin yorgunluğunu atmak üzere gittiğimiz son durak Mısır Çarşısı'nın hemen 100mt yanındaki Hamdi Restaurantdı.

Hamdi Restaurant 18 yıldır,5 katlı binalarında Eminönü'nde hizmet vermekte.Et ve kebap menülerin yanında baklava çeşitleride oldukça lezzetli.

İlk olarak mekana girip oturduğunuzda karşınızda gördüğünüz galata kulesi, galata köprüsü eminönünün canlılığı , karşınızda devamlı gelip giden vapurlarıyla manzarası şahane öyle ki tek başınıza bile gitseniz bu manazaraya karşı hiç sıkılmadan yemeğinizi yiyebilirsiniz zerre sıkılmadan!!


Mekan da benim başlangıç olarak aldığım bir porsiyon olarak tek başıma yediğim tekşey gavurdağ salatası ,herhalde bu salata istanbul'da en güzel burda yapılıyordur.salata ilk geldiğinde suyunu hiç bırakamamış olarak geliyor.Giderek yemeğe başlayınca o nar ekşisinin cevizin, soğanın ,domatesin lezzeti bide yanında sıcak pide ile bandıra bandıra yenerek insanı kendinden geçiriyor...

Kebap olarak biçok secenek var ama benim favorim antepfıstıklı kebap ilk duyulunca ağır oalabileceği düşünülsede hiç öyle değil oldukça güzel ,yanındaki gözlenmiş domates bulgur pilavıyla oldukça lezzetli..

Mekanın diğer bir güzel yanı bu lezzetli yemeklerle içki de içebiliyorsunuz buda oldukça güzel bir artı yalnız akşam yada gündüz cam kenarı bir manzarada rahat rahat yemeğinizi yemek istiyorsanız mutlaka önceden rezervazyon yaptırmanız lazım zira bizim cumartesi oturduğumuz masa saat 7 de rezervazyonu olduğu için önceden belitilerek bize verildi.

Diğer aklıma takılan bir mevzuda buraya ne zaman gitsem hep orta yaşlı çift yada orta yaşlı erkek turistlerin olması acaba bizler bu restaurant bilmiyormuyuz? bugüne kadar oturduğum katlarda çok az Türk'e rastladım!!!

Gelelim fiyatlara kebaplar 18tl ile 20tl arasında başlangıçlarda 5tl-15tl arasında öyle deli gibi yemek yemeycekseniz bi kişi içki hariç 30tl hesap gelir.tabii içki ve başlangıçlardan aldıkça fiyatlar artacakdır.


Bu kadar güzel yemekleri yedikten sonra  üzerine içilen bir bardak sıcak çayla insan  manzaraya bakıp 'ulen İstanbul sen kadar güzelsin be ...'demeden  kendini alamıyor.

http://www.hamdirestorant.com.tr/ mekanın web sitesi

POL0NEZKÖY'DE POLİNA HOUSE





Hem İstanbul'da olup hem İstanbul'dan kaçıp kafa dinlemek ,doğayla başbaşa olmak isteyenler için, hem yeni bi manita ayarladım hafif romantizim biraz pastoral takılalım diyorsanız (zaten siziniçin  baştan biçilmiş kaftan bir mekan) , bide benim gibi rastgele yolu düşmüş beklentisizler için müdavimi olunucak bir mekan Polina...

Erken haftasonu planları yapmaya erken başlayanlar için daha önce ailecek gidip çok beğendiğimiz Polonezköy'de ki Polina House'u  anlatmak  istedim.
Polina Polonezköy'ün merkezine gelince Leonardo'dan sola sapıp dümdüz aşağıya doğru yaklaşık  1 km sonra ,yön duygum çok geliştiremediğim için ancak bu kadar tarif edebiliyorum ama araba olmadan gidilmesi çok zor bir yer yazının başında bunu belirtmek de fayda var..

Çok şirin tahta objelerle dekore edilmiş bi Polenez restoranı diyebiliriz polina için, ayrıca küçük bir pansiyonu,yürüme parkuru, kendisi mangal yapmak isteyenler için özel mesire yeri var ayrıca çocuk parkıda mevcut...

Yol boyu Polina'nın karpatgasının,,cheesecakelerinin ne kadar lezzetli olduğunu dinleyince anlatanların açıkçası abartılı olduğunu ,Polenezköy'de ne tatlısı olacak diye düşünmüştüm ki çok yanılmışım..

Hiçbir beklenti içinde olmadan gittiğim yerlerde beni şaşırdan hatta utandıran sürprizlere bayılıyorum.

Pastaların olduğu dolabın önünde durup ondan da istiyorum bundan da istiyorum diye resmen krize girince yanıldığımı anladım....

Burda yenilebilecek ilk tatlı bi polenez pastası olan karpatga görünüşü insanı cezbetmesede inanılmaz lezzetli ve farklı bir lezzet..çok çabuk bitiyormuş o yüzden önceden ayırtmak bile gerekebiliyormuş.

İkinci çok beğendiğim lezzet cheese cake hayatımda yediğim en güzel cheese cake burda yedim,cheesecakenin aroması limonla karşık hafif irmikli inanılmaz güzel bi lezzetdi.Tadı damağımda en kısa zamanda tekrar yiyeceğim:)




Diğer yediğimiz pastaları da tek tek anlatmayayım ama hepsi çok lezzetliydi,tek başıma yemedim tabi hepsini 6 kişi 7 farklı pasta tabağı aldık...Burda çay olayıda süper bir demlik çayı altında orta harlı ateşi olan bir mangalda getirip masanın kenarına koyuyorlar. Bi çay, bi muhhabet, bi pasta, bi iki yorum şeklinde acayip keyifli vakit geçirdik...

Haftasonları köy kahvaltısı veriyorlarmış ,özellikle et ve salata menüleri çok lezzetli..Kaliteli malzeme kullanıp inanılmaz güzel lezzetler yaratan bir restoranı var.

Hem İstanbul'da olup hem İstanbul'dan kaçıp kafa dinlemek ,doğayla başbaşa olmak isteyenler için hem yeni bi manita ayarladım hafif romantizim pastoral takılalım diyorsanız (zaten sizin baştan biçilmiş kaftan bir mekan) , bide benim gibi rastgele yolu düşmüş beklentisizler için müdavimi olunucak bir mekan Polina...

Yazının sonunda hesap kitap işleri hakkında bilgi vermek isterdim ama malesef bi centilmen hesabımızı ödediği için öğrenemedim.Sadece köy kahvaltısı kişi başı 30 tl olduğunu duydum,herhalde çok pahallı bir yer değildir.



Mekan ve pansiyon için daha detaylı bilgi için http://www.butikoteller.com.tr/otel/polina-house--polonezkoy.html
*Bu yazı 06.Ekim.2010 tarihinde dipnot.tv yayınlanmıştır http://www.dipnot.tv/YaziDetay.aspx?ID=1985

İSTİKLAL CADDESİNDE KÜÇÜK BİR FRANSIZ CAFESİ J'ADORE....


Farklı lezzetler ve yerler arayanlar için İstiklal Caddesi'nde bi cafe önerisi..

Malum sonbahar gelmeden aniden kış geldi,yapacak etkinler kısıtlı ya sinema ya tiyatro! Şuan istiklal caddesinde Film Ekimi heyecanı var akabinde hızla bi çok güzel film vizyona girecek ve birbirini izleyen festivaller yaza kadar devam edecek...
İşte bu etkinliklere girmeden önce yada çıkınca arkadaşlarınızla iki lafın belini kıracak ,filmlerin kritiklerini yapacak farklı bi yer bulamıyorsanız yada zincir kahvecilerden pastanelerden gitmekden bıktığsanız size küçük şirin bir cafe önerimiz var.


J'adore  küçük tahta masalı ,kibar garsonları olan ,melangolik bir fransız cafesi.Masaya oturur oturmaz içinde limon ve nane yaprakları olan (resimde gözküken) şık bir sürahi ,kristal kesme bardaklar ve üzeri sütlü ,bitter ve beyaz çikolata kaplı kahve taneleri getiriyorlar.
Açıkcası beni burası ilk bu sürahi ve kesme bardakları ile vurdu, eskiden eve değerli önemli bir misafir geldiğinde yada bayram ziyaretlerinde Paşabahçe'nin kesme kristal bardakları çıkarıldı onlarla su ve çay ikramı yapılırdı bu misafirlere ne kadar kıymet ve değer verdiğinizin bi göstergesi gibiydi.Sanırım bu fikri yada geleneği burda da yaşatmak istediler yada bilmeden dekoratif olarakda böyle servis yapıyor olabiler ama ben buraya gittiğimde kendimi o eski günlerde ki gibi hissediyorum...
J'adore aslında bi çikolata evi kendi üretimleri olan bi çok çikolatayı dilerseniz eviniz için yada hediye alabilirsiniz,bunun dışında bütün pasta ve cheesecakeleri kendi mamülleri.
Buranın en meşhur pastası 'Oh La La Beatrice ' çilek ve muz parçacıkların altında sıcak sütlü çikolata ve en altda ıslak kek ,ağır tatlı sevmeyenlerin meyveli tatlı sevenler için ideal bir lezzet....Oldukça büyük servis ediliyor bence iki kişi giderseniz bi porsiyon sipariş etmenizde fayda var.Bi küçük detayda pastayı krem şanti ve çikolata sosu ile süslüyorlar ben krem şanti ve pastanın dışındaki çikolata sosonu sevmediğim için önceden belirtiyorum eğer sizinde damak zevkiniz benim gibiyse 'ekstra sos ve şanti' istemediğinizi belitmenizde fayda var...
Cheesecake ve çilekli kuplarıda oldukça lezzetli hepsi özen gösterilmiş tatlılar ayrıca yazın yada havanın iyi olduğu günlerde dondurmasını da şiddetle tavsiye ediyorum!
Bir çay müptelası olarak bir oturuşda 6 bardak çay içmişliğim var bi kere bile bayat çay gelmedi .Çayın dışında fontüsü,sıçak çikolatası,sıcak şarapları da oldukça meşhur.
Gelelim hesap kitap işlerine 'Oh La La Beatrice ' porsiyonu 10 tl,sıcak şarap bardak 8tl,çay fincan 5tl şeklinde devam ediyor.Normal İstiklal Caddesi fiyatları burda da geçerli...

Peki bu cafe nerde diyorsanız İstiklal Caddesi'nde ki Koska Helvacısı'nın yanındaki sokakdan içeri dalıp dümdüz yürüyorsunuz karşınıza J'adore cafe çıkacaktır!!

*bu yazı 09.ekim.2010 tarihinde http://www.dipnot.tv/ yayınlanmıştır http://www.dipnot.tv/YaziDetay.aspx?ID=2027